17 Mayıs 2013 Cuma

Tanımadığım adamlar


Oyun, Aziz Nesin’in yazdığı üç öyküden ve Ali Poyrazoğlu’nun yazdığı altı skeçten oluşuyor. Oyun 2 saat ve iki perdeden oluşuyor.



 
Oyun, aslında müzikal bir müsamere. Oyun içinde oyun şeklinde hazırlanmış bu oyunda, Orostopontopolis adlı bir tımarhanenin yöneticisi Madam Arşaluz, akıl hastalarına yardımcı olmak,biraz iyileşsinler diye bir müsamere tertip ediyor. Bu müsamerenin yöneticisi aynı zamanda hastanenin yöneticisi Madam Arşaluz, oyuncuları da akıl hastaları. Müsamere, psikodrama tekniğiyle hazırlanıyor.Madam Arşaluz’un amacı, akıl hastalarının içine sakladığı veya örttüğü öteki kişilikleri su yüzüne çıkartmak ve onları bunlarla yüzleştirip, iyileşebilmelerini sağlamak.
Oyun interaktif oynanıyor. Madam Arşaluz, sık sık seyircilere laf atıyor. Seyircilerden birini sahneye çıkartıp, onunla bir skeç yapmaya çalışıyor. Sahneye çıkan seyircinin oyuncu olmaması dolayısıyla, ortaya komik görüntüler çıkıyor. Aslında sahneye çıkan bu seyirci, tiyatronun bir oyuncusu ama kimseye bu durum aksettirilmemeye çalışılıyor. Peki, ben nereden biliyorum diye sorarsanız; şuradan biliyorum. Ali Poyrazoğlu’nun Pazar günleri Habertürk’te bir sohbet programı vardır. Bu programda bu seyirciymiş gibi bize gösterilen kişi, bir skeçte oynuyordu. Seyirciyi oynayan kişi, oyun bitiminde sahneye çıkmıyor. Tahminim bunun seyirciler tarafından bilinmesi ve onların da çevrelerine söylemesi, bir sonraki oyunun sürprizini kaçıracak.

Analiz
Oyunda AKP hükümetine mesajlar verilip, iktidar eleştirilmeye çalışılıyor ama bu pek akıllıca yapılmıyor. Örneğin bir skeçte, kadının daha çok örtünmesi o kadının devlet dairesindeki işinin çabuk bitmesini sağlayacak gibi gösterilmeye çalışılıyor. Ancak bu durum gerçekte böyle mi , değil tabi ki…Tımarhanedeki hastaların geçmişte yaşadıkları derin problemler, onları akıl hastası yapıyor. Onların geçmişlerindeki yaşadıkları travmalar, bu skeçler üzerinden bizlere aktarılıyor. Bu aktarma çok başarılı değil, çünkü komedi öğesi, dram öğesinin çok ama çok üzerinde. Skeçlerde verilen siyasi mesajlar da çok zorlama duruyor. Ben bir hükümeti eleştireyim de nasıl olursa olsun diye bir düşünce var.
Oyundaki komik öğelerin sayısı azaltılsa, daha çok psikolojik derinliğe inilse, oyun iyileşebilir ama Ali Poyrazoğlu böyle bir oyun yazabilir mi, hayır; çünkü ihtiyacı yok. Koy bol bol komedi öğesi, belden aşağı espriler, seyirciler gülsün ölmekten; koy koy birkaç akılsızca hükümete eleştiri, salon alkışlasın; gelsin paracıklar. Olay bu.Ali Poyrazoğlu doğru dürüst bir mesaj vermek istiyorsa, önce samimi olmalıdır. Mesaj verirken ölçüyü kaçırırım da başıma bir şey gelirse diye korkuyorsa, hiç mesaj verme işine bulaşmasın; kendisini versin psikolojiye, psikodrama tekniklerine.
Dekorda, oyuncu ve karikatürist Altan Erbulak’ın karikatürleri yer alıyordu.
Sonuçta oyunu beğenmedim; yazık oldu parama. Eşim Özlem, oyunu beğendi. Psikolojide algıda seçicilik diye bir kavram vardır. Wikipedia ‘daki tanım şudur: Kişinin daha önce yaşadığı deneyimlerin, önyargıların, rüyaların ve benzer her türlü duygulanımın o anki algılama düzeyinde etkili olduğunu ifade eder. Bu tanıma göre, bazıları beğenir, bazıları beğenmez. Önemli olan neden beğendiğimizi yada beğenmediğimizi anlatabilmek…

Yönetmen: Ali Poyrazoğlu

Oynayanlar:
Ali Poyrazoğlu
Bülent Kayabaş
Özdemir Çiftçioğlu
Suat Ünaldı
Burak Alkaş
Ümit Kantarcılar
Hüseyin Kara






İstanbul hatırası

Oyun meddahımız Tolon Karacaoğlu'nun anlatmaya başladığı İstanbul'da yaşanmış bir aşk hikayesi.



 Hikayenin geçtiği dönemde İstanbul'un unutulmaz eğlence mekanı Direklerarası da oyunda tüm ihtişamıyla canlandırılıyor. Müzikal oyuna kanto ve Türk Müziği müthiş bir renk katmış. Keyifle izleyeceğiniz bir eser olmuş İstanbul Hatırası, mutlaka seyretmelisiniz.


Analiz

Öncelikle kadrodan bahsetmek istiyorum.Bazı oyuncular sürekli bir arada farklı oyunlarda oynuyorlar. Örneğin; Balıkesir Muhasebecisi,Ya Devlet Başa Ya Kuzgun Leşe,İstanbul Hatırası.Artık aynı kadroyu görmek biraz sıkabiliyor. Her müzikal oyunda olduğu gibi bu oyunda da şarkılarda bazı sözler anlaşılmadı.Toron Karacaoğlu-nun sesini duyurma problemi vardı. Cümleye başlıyor 6-7 replik sonunda nefes nefese kalıyor. Binnur Şerbetçioğlu-nun kantosunu güzeldi.

 
 
 

Kösem Sultan


IV.Murat, Deli İbrahim ve Kösem Sultan; konusu itibariyle güncelliğini koruyan oyun, kendi çıkarları için devletin çıkarlarını hiçe sayan, iktidar hırsıyla yanıp tutuşan Kösem Sultan’ın kendi sonunu hazırladığı süreci kapsıyor.





Turan Oflazoğlu’nun Deli İbrahim adlı oyunundaki bir karakterden yola çıkarak yazdığı Kösem Sultan’ı, Deli İbrahim kadar derin incelemediğinden oyun boyunca sadece varlığıyla olayların değişimine tanık oluyoruz. Oyun, bir savaş süreciyle sahneden kaçışan oyuncuların yarattığı kargaşayla başlayıp, Kösem Sultan’ın boğularak öldürülmesiyle son buluyor.

Turan Oflazoğlu’nun yazıp Murat Atak’ın sahneye koyduğu oyunun dekor tasarımını Tayfun Çebi, kostüm tasarımını Funda Çebi Bozdoğan, ışık tasarımını Ersen Tunççekiç, koreografını Ferdi Yıldız, bestelerini ise Murat Gedikli üstlenmiş. Muhteşem bir kadroyla görsel bir şölene dönüşen ama sanatsal estetik açısından kısır kalan Kösem Sultan’da oyun boyunca; iktidar hırsının açtığı yıkımları ve kendi sonunu hazırlayan bir sultanı, aynı zamanda bir kadının iç çatışmalarına tanık oluruz.

Oyuncular

Zuhal Gencer Erkaya, Esra Bezen Bilgin, Mehmet Beyazıt, İbrahim Şahin, Mehmet Serimer, Koray Onur, Tan Küçükbalkan, Bülent Baytar, Serhat Güzel, Salih Mat, Şafak Karali, Çiğdem Saruhan Benli, Çağrı Mengüç, Mehmet Beyazıt, Tarık Keskiner, Levent Muratoğlu, Arzu Bigat Baril, Aysel Yılmaz, Meltem Savaş, Numan E. Uzunsoy, Selim İşcan, K.Anıl Adıgüzel, Yusuf Dinçer , Umutcan Vicnelioğlu, Çağrı Mengüç, Nevzat Cengiz, Onursal Yıldırım, Erdoğan Ünlü, Sarper Saydam, Elçin Arslan, Aykut Süslüer, Feridun Ülgen, Yüksel Kızılcık, Hüseyin Sirmen, Savaş Aydoğdu, Murat Gün, Aslı Yiğit, Sonnur Şahin, Cemile Yoldaş, Çağla Buldak, Damla Yeşilova, Rüzgar Benli,  

Gözlerimi kaparım vazifemi yaparım



1960'lı yıllarda kaleme alınan Gözlerimi kaparım vazifemi yaparım, vicdanının sesini dinleyenler ile paranın sesini dinleyenlerin, yani bizlerle bazılarının hikayesidir. Aynı sokakta doğup büyüyen her devrin adamı Efruz ve halkın adamı Vicdanı’nın, doğumdan okul çağına, askerlikten çalışma hayatına kadar olan arkadaşlık hikayesidir.

 
 

1960'lı yıllarda yeni yeni türeyen Efruz'lar vardı. Bu Efruz'lar babasını tanımaz, cebini doldurana eyvallah çeker, dostunun omuzuna basar, tabiri caiz ise avantası için "Anasını bile satardı."

Bir de Vicdani'ler vardı. Vicdanının sesni dinleyen, kimsenin hakkını yemeyen, vatana hizmet edip insanlara faydalı bireyler olmak isteyen, ben değil biz diye düşünen Vicdaniler o zamanlar çoğunluktaydı.

Gözlerimi kaparım vazifemi yaparım ilk sahnelendiğinde, Vicdaniler oyunu izleyip gülerler, "Var böyle Efruzlar, ama napalım olacak o kadar!" derler, Efruzlar tiyatro pek izlemez, izleyenleri ise " Ne kaa Vicdani, o kaa para" derlerdi...

Sonra ne oldu? Ne değişti?
Efruzlar pire gibi türedi. Vicdaniler iyice kabuklarına çekildi. Efruzlar, değişen sokak tabelaları gibi, devir değiştikçe değişti.Gün geldi demokrat, gün geldi liberal ve gün geldi, Ilımlı Müslüman oldular... Ceplerini doldurdular, Vicadanileri soydular...

Şimdi Müjdat Gezen Tiyatrosu'nda tekrar sahneleniyor GÖZLERİMİ KAPARIM VAZİFEMİ YAPARIM... Gelin izleyin, gülün, eğlenin...Ama oyun bittikten sonra "Var böyle Efruz'lar , ama ne yapalım olacak o kadar! " demeyin.
Oyuncular:
Mehmet Baran Erdoğan, Cengiz Okuyucu, Diren Polatoğulları, Derya Karadaş, Can Bana, Ebru Tekgündüz, Pınar Gordie, Taner Karahancı, Burcu Hanağasıoğlu, Deniz Akca, Musa Can Kılıç, Burcu Kıratlı, Zuhal Gürses, Burçin Kutlu, Tuba Sağlam, Sertan Tuğfan, Gökhan Alkan, Burcu Akyürek, Ali Yiğit San, Merih Özel, Yiğit Yarar, İpek Sindelışık, Zeynep Düzcan
 
Yazan: Haldun Taner
Yönetmen: Apo Kaya
Müzik: Seçil Akın
Dekor Uygulama: Hakan Aydın

3 Mayıs 2013 Cuma

Profesyonel


Oyun, yıllarca edebiyatla uğraşmış, şimdilerde bir yayınevinin genel yayın yönetmenliğine getirilmiş Teodor’ın (Yetkin Dikinciler) odasında başlıyor.
 

Kırk yaşlarında iki kitabı yayınlanmış bir edebiyat adamı olan Teodor bir yayınevine genel yayın yönetmeni olarak yeni atanmıştır. Oyun başladığında, telefonla kendisini sürekli arayarak kitabının niçin reddedildiğini soran bir yazarla konuşur. Bu yazarla konuşmaları giderek sert bir tartışmaya dönüşür. Aralarında bir flört başlangıcı olduğunu sezdiğimiz sekreteri Marta ise, Teodor’a kendisiyle görüşmek isteyen bir adam olduğunu söyler. Teodor’un atlatma çabaları boşa çıkar. Gelen adam çok garip bir kişidir, Teodor hakkında inanılmaz ayrıntılar bilmektedir. Çocukken annesinin kendisini Teya diye çağırmasından, akrabaları ile ilgili özel bilgilere…

Luka Laban adındaki bu adam, eski rejim tarafından Teodor’un peşine takılan gizli polistir aslında. Yıllar boyunca onun söylediği her sözü, anlattığı her olayı ses bandına kaydetmiş, sonra bunları yazıya dökmüş ve polise teslim ederken de bir nüshasını kendine saklamıştır. Yıllar boyu (engin bir entellektüel olan) Teodor’u izleye izleye, Luka da edebiyat ve politika alanında büyük mesafe katetmiştir. Luka’nın yanında getirdiği bavul açılır ve içindeki, her biri ayrı bir öyküye sahip objeler tek tek elden geçer.  hikaye giderek Teodor ve Luka’nın üzerinden hem bir dönemin siyasal yaşamına, hem de karakterlerin özel hayatı üzerinden evrensel insani sorunlara ışık tutacaktır. Yavaş yavaş bu dostluğa gidecektir.

Analiz

Oyuncu kadrosu dar olmasına rağmen oyun etkileyici. ÖZellikle oyun Yetkin Dikinciler’in etkileyici ses tonuyla izleeyicileri oyuna çekiyor. Dikinciler’in konuşurken de sürekli seyirciyle göz teması kurması da oyuna verilen dikkati artırıyor. Oyun Yugoslavya’da geçiyor. Oyunun başlarında Balkan müziklerini duyuyoruz. Bu bize, dönemle ilgili ilk tüyoları veriyor. Sonrasında yer alan bolca politik göndermelerle karakterlerin ait olduğu çevreye hakim olabiliyoruz. Oyun Cevahir Devlet Tiyatrosu salon 1 neredeyse kapalı gişe oynuyor. Oyunu izlemek isteyenler her gün biletleri takip etmek zorunda kalabilirler.

OYUNCULAR

BÜLENT EMİN YARAR
YETKİN DİKİNCİLER
GÜLEN ÇEHRELİ
CENAP OĞUZ
Yazan : DUŞAN KOVAÇEVİÇ  Çeviren : BAŞAR SABUNCU, BİLGE EMİN

INISHMORELU YÜZBAŞI


Tiyatro oyunu, İrlanda’da inishmore’lu Yüzbaşı’da Padraic adlı teröristin başından geçenleri biraz alaya alarak işliyor. İrlanda’da IRA ve INlA gibi örgütlerin İrlanda bağımsızlık mücadelesi adı altında masum insanları öldürdüğünü anlatıyor. Bana kalırsa bu oyunu İrlanda’nın bağımsızlığını küçük gören onların özgürlüklerini elde etmesini istemeyenler yazmış.
 

Konusuna gelecek olursak, oyunun kahramanı Deli Padraic, IRA’nın bile, fazla deli olduğu için reddettiği, bu nedenle daha çok şiddet yanlısı olan INLA örgütüne katılmış bir militandır. En azılı teröristleri bile dehşete düşüren yöntemleriyle ünlüdür. Padraic zaman içinde INLA’yı da eleştirme noktasına gelmiş, “örgütten kopmayı, kendi örgütünü kurmayı düşünmeye başlar.


Deli Padraic’in iki büyük tutkusu vardır: kedisi Arap ve İrlanda bağımsızlık mücadelesi.

Padraic, bir dizi bombalama eylemi için köyünden ayrılırken kedisi Arap’ı her zamanki gibi babasına emanet etmiştir. Ancak, Arap bir gün yol ortasında kan revan içinde, ölü olarak bulununca, bu pek çok kişi için sonun başlangıcı olur. Çünkü kaza geçirdiği söylenen Arap’ın ölümü kuşkulu görünmektedir.

Babası, Padraic’e ancak Arap’ın hastalandığını söyler. Padraic için kedisi bir yana, dünya bir yanadır. Arap’ın hastalandığını duyar duymaz, durumunu kendi gözleriyle görmek için hemen Inishmore’a döner. Arap’ın öldüğünü öğrenince de çılgına döner. Tabii ki bu noktadan sonra kan gövdeyi götürür. Padraic’e göre Arap’ı IRA örgütü militanları öldürmüştür. Padraic’in intikamı acı olacaktır. Oyun, hem ürkütücü hem komik sürprizlerle gelişir.

Analiz


Tiyatro özlemimizi gideren bu eğlenceli oyun, ele aldığı konuyu değerlendirişi bakımından ne yazık ki pek sığ. Inismore’lu Yüzbaşı’ya bir şiddet ya da terör eleştirisi demek zor. Çünkü yazar, inandırıcı ve tutarlı olma kaygısı duymadan doğrudan doğruya IRA ve INLA örgütlerini hedef almış, onları hasım olarak görmüş; karikatürize edilmiş bir dünya ve karikatürize edilmiş karakterler yaratarak söz konusu örgütlerle alay etmiş, o kadar. Bunu yaparken nesnel davranmamış. Sözgelimi Britanya ordusunun 13 sivil İrlandalıyı öldürmekle suçlandığı Kanlı Pazar olayı oyunda yasak savarcasına bir iki kelimeyle, üstü örtülü bir şekilde geçiştirilirken, idealist bir devrimci olarak çizilen Padraic, inandığı mücadele için yaptığı eylemlerden, durup dururken, “işçilere, emeklilere kurşun yağdırmak” diye söz edebiliyor. Böyle olunca da Inismore’lu Yüzbaşı bütün başarısına rağmen inandırıcı ve derin bir oyun olamıyor. Oysa bir oyunun komedi olması ya da karikatürize edilmiş bir dünyayı yansıtması, inandırıcı ve tutarlı olmasını engellememeli.

Gerilim, dolantı içinde dolantı, sürpriz, tuzak, rehin alma, sahnede patlayan silahlar, izleyicinin gözü önünde testereyle kıtır kıtır kesilen insanlar… Bu şiddet ortamlarından kaçınmak isteyen tiyatro izleyicilerine bu oyunu tavsiye edemem.


Yazan: Martin McDonagh
Yöneten: Mehmet Ergen


OYUNCULAR
CENGİZ BAYKAL
REHA ÖZCAN
HAKAN ŞAHİN
CAN ÖZTOPÇU
İLKAY AKDAĞLI
ORKUN GÜLŞEN
DENİZ ELMAS
ENGİN ŞAHİN

9 Nisan 2013 Salı

Aşkımız Aksaray' ın en büyük yangını


Oyun, müzikal olup oyun ekibi ise 35 kişilik geniş bar kadro.
 Oyunun konusuna gelince zaman, 19’uncu yüzyıl sonları yani Osmanlı’nın son dönemlerine denk geliyor. Mekan ise Aksaray’dır. Sarayda gözden düşmüş bir cariye Mahitap Hatun Aksaray’ın kenar mahallerinde olan eski bir konağına yerleşir. Onun  yerleşmesiyle, dedikodu alır başına gider.
 
 
Mahalle sakinleriyle bir türlü kaynaşamayan bu saray hanımının aslında kalbi bir o kadar boş ama bir o kadar da aşkla dolmak istiyordur. Cumbalı evleri ile tipik bir eski İstanbul sokağını bir anda saran Mahitap ile müzisyen Artin’in aşkı, tulumbacıların reisi tarafından kıskanılınca işler sarpa sarmaya başlar. Mahitap Hatun’un aşkının hem kendisini hem de semti yakmasını anlatır oyun. Çünkü bir inanışa göre, “Aksaray’ı olsa olsa aşk yakmıştır.”

Analiz

İstanbul Cevahir Sahnesi’nde bu sezon seyirciye ‘Merhaba’ diyen oyun, gidip görülmeye değer. Eğlenceli başlayıp, ikinci perdede buruk devam eden Aşkımız Aksaray’ın en büyük yangını, oyunun senaristini de unutmayarak son perdede Güngör Dilmen’i anmaktadır.

İki perde ve iki  saat süren bu oyun, aslında büyük Aksaray yangının olası bir hikayesini konu alıyor. Tüm eski İstanbul eserlerinde kullanılan öğeler ve karakterler yer bulmuş oyunda.  Zira köşk, saraylı bir kız, mahallenin bilmiş kadınları, ellerinde süslü şemsiyelerle dolanan evlenme meraklısı genç kızlar, kahve, tulumbacılar, gayrimüslimler…  Kısacası Osmanlı’yı Osmanlı yapan tüm öğeler var oyunda. Yalnız diyologlar sanki biraz basit kalımış. Seyirci oyuna sanki çok fazla reaksiyon gösteremedi.

OYUNCULAR

TURAN GÜNAY
DEMET İYİGÜN
ERGUN AKVURAN
AYŞE TUNABOYLU
MACİT SONKAN
EMİNE ŞULE GEZGÖÇ
LALE GENÇTÜRK
EBRU SAÇAR
ÖZLEM ÇAKAR
EDA DEMİRSOY
GÖZDE AKIN
KÜBRA KİP
NERMİN KOÇAK
NEŞE CEREN AKTAY
NİLAY AYDINALP
ÖZGE KORKMAZ
TUĞBA AYDINLIOĞLU
CEM ÖNTAŞ
MURAT TURHAN
OĞUZ TURGUT GENÇ
ONUR SÜLEN
OZAN EMRE ALTIN
SERDAR AYDIN
UMUT KÜLEN
ÜMİT DENİZ
EMRE AKARSU
HIDIRCAN BAL
OKYANUS DAYIOĞLU
 

2 Nisan 2013 Salı

Ölüleri Gömün


Ölüleri Gömün  ABD'li oyun yazarı ve senarist Irwin Shaw'ın yazdığı savaş karşıtı devlet tiyatrosu oyunudur.

 Oyunun başrollerinde Musa Uzunlar ve Salih Dündar var. Ölüleri Gömün, savaşta hayatını kaybeden 6 ABD askerlerinin dirilerek tekrar hayata dönme isteklerine dayanır. Lakin hükümet ve silah tüccarları askerlerin tekrar mezara dönmesini isteyerek, toplumun bu olayı duymasını istemez. Ölen askerler mezarı değil de yaşamayı arzuladıklarından, ABD hükümeti askerlerin fikrini değiştirmeleri için onların eşlerini ve annelerini tekrar mezara girmeleri için yollar. Savaşmanın ne kadar anlamsız olduğunu anlayan askerlerin askerlerin tek isteği ise dünyada tekrar gezip dolaşabilmektir.
Analiz:
Oyunun başrol oyuncusu Kurtlar Vadisi'nden tanıdığımız ünlü tiyatro oyuncusu Musa Uzunlar var. Oyunda Amerikalı bir generali canlandırıyor. Oyunun kadrosu çok geniş ve kendinizi savaş alanında hissedebiliyorsunuz. Oyunun sahne dekoru ise çok güzel olmuş ama ses efekti biraz fazla olmuş gidenlerin sesten dolayı baş ağrısı çekebilirler. Oyuna gidecek olanları iyi bir tiyatro bekliyor. Oyun, 23 Mart’a kadar İstanbul Cevahir Devlet Tiyatrosunda gösterimine devam edecektir.

Oyunun cast kadrosu ise şöyle:

Musa Uzunlar
Salih Dündar Müftüoğlu
Civan Canova
Ömer Hüsnü Turat
Ali Fuat çimen
Cengiz Daner
Ali Ersin Yenar
Erdal Bilingen
Emre Emin Aravi
Ekrem Tuna Öztunç
Aygün tevfik Hiçyılmaz
Umut Tabak
Cenk Demirel
Can Baykan
Ozan Özcan
Berrin Arısoy Akhasanoğlu
Yasemin Atasu
Hilal Özbay
Gözde Okur
Pelin Gülmez
Burcu Salihoğlu
Ediz Baysal
Deniz Özdemir
Alper Saylık
Rabia Kaya
Demet Genç
Yasemin Yalçınkaya
Ahmet Taşdemir
Birol Engeler
Necmettin Amaç
Burak Yıldız
Mehmet Onur Büyüktopçu
Serkan Özcan
Gökhan Azlağ
Gökhan Türkal
Can Güvenç
Akın Altın
 

12 Mart 2013 Salı

Açıl Kafam Açıl



Açıl Kafam Açıl, Refik Erduran’ın yazdığı geniş oyuncu kadrosuna sahip müzikal bir oyundur.



Oyunun konusu, berduş ama yürekli Abidin’in işlettiği gecekondu tipi otel it kopuk ve fahişe barınağıdır. Bir gün yıllardır görmediği kızı çıkagelir, annesinin evlendiği zengin iş adamının soyadını alabilmek için babasından imzalı belge ister. Babası Abidin ise, üç gün yanında kalmasını şartıyla, ona istediği imzalı belgeyi vermeyi kabul eder.
Abidin’nin amacı kızını para sevdasından kurtarıp hayatın gerçek ve acı yüzünü göstermektir. Oyun genel olarak ülkemizdeki  yozlaşmanın ve bireysel çıkarların önemsizliğini vurguluyor. Ayrıca, görünenin gerçeği yansıtmadığını da vurgulayan oyun, batakhane ortamına insanların hayat zorluklarından dolayı bu yolu tercih ettiğini söylüyor.

Analiz
Oyun bence gereksiz ayrıntılılardan oluşuyor. Farklı konulara geçiş yaptıklarında konu bütünlüğünden kopmuşlar. Sahneler arası gösterilen videolar da bazı yerlerde çok gereksiz ve uzun kullanılmış. Tv programı bölümü uzun tutulduğundan oyundan kopup, ana karakterleri unutmamıza neden olabiliyor. Sonunu çok güzel bitirmişler. Ayrıca dekor çok iyi kullanılmış. Kalabalık kadroya rağmen dikkatimizi dağıtmadan dekoru kullanabilmek başarıdır.
Oyun yaklaşık 2 saat sürüyor. Oyunun müzik bestelerini Can Atilla yapmış. Müzikal sahnelerden izlerken keyif alacağınızı umut ediyorum. Oyun 24 Mart’a kadar Beykoz Ahmet Mithat Efendi sahnesinde gösterilecek.

OYUNCULAR

ALİ FUAT ÇİMEN
GÖKALP KULAN
ÖMER HÜSNÜ TURAT
İMER ÖZGÜN
DİLEK DEMİR
AYDIN ŞENTÜRK
IŞIL KESKİN
ÖZDEN DİNDAR
ONUR BİLGE
CİHAN KORKMAZ
İPEK ŞEN
BERK SEZENLER
KAZIM KARAKADIOĞLU
ALİ MURAT ALTUNMEŞE
ATAKAN YARIMDÜNYA
NURULLAH KALKAN
GİZEM GENÇ
EFSANE GEÇEN
SEVDA SEZEK
ONUR CAN ONUS
EMRE ÖZGÜNSÜR
HAYRETTİN MUTLU

Antigone



Yunan tragedya yazarı Sophokles’in yapıtıdır. Oyunun kadrosu çok iyi. Yönetmenliğini Kenan Işık yapıyor. Atilla Olgaç (Kral Kreon) ve Ali Sürmeli (Kahin Teiresias ) oyunun başrollerinde.







Antigone’nin öyküsü, Oidipus efsanesinden alınmıştır. Labdakos soyunun üzerindeki lanet, iki kardeş Eteokles ve Polinikes’in birbirlerini öldürmeleriyle başlar. Kral Kreon, Polinikes’i vatan haini olarak gösterilerek gömülmesini yasaklar. Bunun üzerine Kral Oidipus’un kızı Antigone, Thebai kentini ele geçirmek amacıyla savaştığı için hain ilan edilen erkek kardeşi Polinikes’e olan son görevini yerine getirerek, onu törelere uygun bir biçimde gömer.

Kral Kreon’a göre, Antigone kardeşi olan Polinikes’i törelere uygun biçimde gömerek suç işlemiştir. Kreon, bu suçundan dolayı Antigone’yi diri diri gömülmeye mahkum eder. Bunun üzerine Antigone Kreon’un emirlerine uymaktansa intihar eder. Antigone’nin bir de nişanlısı vardır. Nişanlısı ise Kreon’un oğlu Emon’dur. Emon, Antigone’nin intihar etmesine dayanamayarak o da intihar eder. Emon’un ölüm acısına dayanamayan annesi (Euridike) de kendini öldürür. İşte burada Kreon iktidar olma hırsının kendisine ve ailesine ne kadar zarar verdiğini anlayarak hata ettiğini anlar.

Oyun insan özgürlüğünü savunarak, iktidar hırsıyla yanıp tutuşanların nasıl kendilerine ve çevrelerinde yaşayan bireylerin hayatlarını mahvettiklerini gösteriyor.

Analiz:

Oyunu iki hafta önce Cevahir Devlet Tiyatrosunda izledim. Oyun yaklaşık 1 saat 50 dk ve tek perdeden oluşuyor. Ama kadronun bu kadar iyi oyunculardan oluşmasından dolayı zamanı pek fazla kafanıza takmıyorsunuz. Oyunun sahne ve dekoru Antik Yunan şehirlerini andırıyordu. Yalnız anlayamadığım oyuncuların kot pantolonlarıyla oynamaları, Atilla Olgaç’ın, “Kim Bir Milyon İster” adlı yarışmadaki Kenan Işık’ın oturduğu sandalyenin benzerine oturmasına bir mana veremedim. Yine oyunun sonunda iki takım elbiseli oyuncunun sahnede yer alması da ayrı bir tartışma konusu. Tabii bunlar yönetmen Kenan Işık’ın tasarrufunda gerçekleşen sahnelerdi. Muhakkak kendisinin bir görüşü ve düşüncesi vardır. Sonuçta yönetmen olan kendisidir.

Oyuncuların performanslarını değerlendirecek olursak, Ali Sürmeli ve Atilla Olgaç’ın performansı çok iyiydi. Özellikle Atilla Olgaç kaliteli bir oyunculuk çıkardı.

Yazan: Sophokles
Çeviren: Sabahattin Ali
Uyarlayan-Yöneten: Kenan Işık
Dekor-Kostüm Tasarımı: Elena İvanova
Işık Tasarımı: Önder Arık
Müzik: Ayla Çelik
Yönetmen Yardımcısı: Ali Sürmeli
Aranjör-Ton Maister: Çağrı Kodamanoğlu
Asistanlar: Tuğçe Şartekin Karasu-Eylem Server Ünüvar

Oyuncular:

Teiresias: Ali Sürmeli
Kreon: Attila Olgaç
Antigone: Taies Farzan
İsmene: Selin Tekman
Koro Başı: Suna Selen
Muhafız-Haberci: Murat Sarı
Haimon: Barış Bağcı
Eurydike: Tuğçe Şartekin Karasu
Nedime: Fatma İnan
Mikrofondaki Ses: Tarkan Koç
Koruma 1: Eylem Server Ünüvar
Koruma 2: Gökhan Yılmaz
Çocuk: Gökhan Mert Yılma